যে আত্নশুদ্ধি অর্জন করেছে, নিজ প্রতিপালকের স্মরণ করেছে ও নামাজ আদায় করেছে সে সফলকাম হয়েছে

প্রবন্ধ পেইজ পরিচিতি
শিরোনাম: যে আত্নশুদ্ধি অর্জন করেছে, নিজ প্রতিপালকের স্মরণ করেছে ও নামাজ আদায় করেছে সে সফলকাম হয়েছে
ভাষা: তুর্কি
সংযোজন তারিখ: 2008-02-19
শর্ট লিংক: http://IslamHouse.com/76861
:: এই শিরোনামটি বিষয় অনুসারে নিম্নের ক্যাটাগরিগুলোতে বিন্যস্ত ::
বিস্তারিত বিবরণ

Kalbin tezkiye olması, vücudun gelişmesi gibidir.

Dilde "tezkiye"; gelişme, iyileşmede ve ilerleme demektir. Bir şey iyiliğe doğru geliştiği zaman, "tezkiye oldu" denir.

Vücut gelişme ve büyümesi için nasıl ki iyileştirecek besinlerle beslenmesi gerekiyorsa, tam iyi ve salih oluncaya kadar kalbin de beslenmeye ve gelişmeye ihtiyacı vardır. Bu arada zarar verecek şeyleri de ona yasaklamak gerekir. Çünkü vücut, ancak yarar verecek şeyler verilerek ve zararlı şeylerden alıkonarak gelişir.

Kalp de böyledir. Ancak yarar verecek şeyler vermekle ve zarar verecek şeylerden alıkoymakla gelişip iyileşir. Ekin de böyledir. (Nitekim, tarım da bu şekilde verimli hale gelir.)

Sadaka da, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahı söndürdüğü için, kalp onunla tezkiye olur / gelişir. Tezkiye olup gelişmesi, günahlardan arınmasının üstünde bir anlamdır.

Yüce Allah şöyle buyurur:

"Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir." (9Tevbe/103)

Ahlaksızlık olan şeyleri terketmek de kalbi tezkiye eder / geliştirir. Günahları terketmek de böyledir. Çünkü bunlar vücut içinde çirkin karışımlar mesabesindedir. Ekin arasında bulunan yabancı otlar gibidir. Tarladaki yabancı otların ayıklanması gibi vücut, içindeki çirkin şeyleri dışarı atarsa, doğal gücü kurtulur ve rahatlar, böylece gelişir.

Kalp de böyledir. Günahlardan tevbe etmesi, içindeki çirkin karışımları kusup dışarı atması gibidir. Çünkü iyi ile kötü amelleri karıştırmıştır. Günahlardan tevbe ederse, kalbin kuvveti ve salih ameller işleme iradesi de kurtulur, içinde bulunduğu kötü ve bozucu olaylardan rahat eder. Onun için kalbin gelişmesi ve tam olması, zekatı / gelişmesi ile olur.

Yüce Allah şöyle buyurur:

"Ey iman edenler! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir." (24 Nur/21)

"Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size "dönün" denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir." (24 Nur/28)

"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar..." (24 Nur/30-31)

"Arınmış olan, Rabbinin adını anıp namaz kılan, saadete erişecektir." (87 Ala'/14-15).

"Kendini arıtan saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır." (91 Şems/9-10)

"Ona de ki: Arınmağa niyetin var mı?" "Rabbine giden yolu göstereyim ki O'na saygı duyup korkasın." (91 Naziat/18-19).

Temel anlamı gelişme, bereket ve hayrın artması da olsa, tezkiye ancak kötülüğü / şerri gidermekle olur. Onun için tezkiye olmak hem bunu hem onu içermektedir.

Yüce Allah şöyle buyurur:

"Zekatı vermeyen müşriklere yazıklar/azap olsun" (41 Fussilet/7)

Bu da tevhit ve kalbi tezkiye eden imandır. Çünkü;

İman ve Tevhit, Allah'ın dışında kalpte olan her türlü ilahlığı silmeyi (bütün sahte ilahların reddini) ve (kalbe yalnız gerçek İlah olan) Allah'ın ilahlığını yerleştirmeyi gerektirir. "La İlahe İllallah" Şehadet kelimesinin hakikati de budur. Kalpleri tezkiye eden şeylerin aslı budur. (kendisiyle kalbin arınıp temizlendiği, iyileşip geliştiği şeyin aslıdır.)

Tezkiye etmek, ya kendisinde veya inanç ve haberde bir şeyi zeki / arınmış, gelişmiş kılmak demektir.

Bir kişiyi kendi içinde veya halkın inancında adaletli kılmamız bu anlatımla dile getirilir.

(Mesela: Kendinde yahut insanların inancında bir düzeltme, temizleme (tadilat) yapıldığında, (arabça ifadeyle) "Addeltühü" denir.)

Yüce Allah:

 "...Kendinizi tezkiye etmeyin (kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın)..." (53 Necm/32) buyurur.

Yani tezkiye olduğunuzu (nefsinizin temiz olduğunu bildirmeyin) bildirmeyin. Bu:

"Kendisini tezkiye eden (temizleyen, arıtan) kurtulmuştur. (saadete ermiştir.)" (Şems: 91/9) sözünden başkadır. Onun için de yukarıda geçen (Necm: 53/32) ayet-i kerimesi'nin devamında şöyle buyurmuştur:

"Kimin takvalı olduğunu (korkup sakınanları) O daha iyili bilir" (Necm: 53/32)

Zeyneb'in asıl adının Berre olup kendisini tezkiye ettiği belirtilince, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in onun adını Zeyneb'e çevirmiştir.

(Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında bir hanım sahabenin ismi, Berre (iyi, temiz, itaatkar) idi. İnsanlar da onu böyle, nefsini temizlemiş, kendisini tezkiye etmiş manasıyla çağırıyorlardı. Bunun üzerine, Rasûlullah iyi, temiz manasına gelen bu ismi kaldırarak ona:

Zeyneb, adını verdi ve şöyle buyurdu:

"Nefislerinizi temize çıkarıp, kendinize iyi demeyiniz; sizin iyi olanınızı Allah daha iyi bilir.")

"Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık yapmaz." (4 Nisa/49)

Ayetinde kişiyi Allah'ın zeki / arınmış, gelişmiş yaptığını ve tezkiye eden kişinin şahitleri tezkiye ederek adaletli olduklarını söylemesi gibi kimin tezkiye olduğunu Allah'ın bildiğini anlatır.

Go to the Top