কুফর, নিফাক, অহংকার, অস্বীকারের সংজ্ঞা
Münâfıklık Küfrü Nedir?
Bu insanlara karşı riyâkârlık olsun diye zâhiren emre itaat ediyor görünmekle birlikte kalbin tasdik etmemesi ve gerekli ameli yerine getirmemesiyle ortaya çıkan küfürdür. İbn-i Selûl ve taraftarlarının küfrü ile Allah Teâlâ'nın haklarında şöyle buyurduğu kimselerin küfrü gibi:
"İnsanlardan bazıları da vardır ki, îmân etmedikleri halde ‘Allah’a ve âhiret gününe îmân ettik’ derler.Onlar (akıllarınca) Allah’ı ve mü’minleri aldatırlar.Halbuki onlar kendilerini aldatırlar ve fakat onlar bunun farkında değillerdir.Onların kalplerinde bir hastalık vardır.Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söyledikleri yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır. Onlara (münâfıklara): ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde ‘biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Biliniz ki onlar bozguncuların tâ kendileridir, fakat onlar (cehâletleri ve inatları sebebiyle bunu) hissetmezler.Onlara: ‘İnsanların (sahâbenin) îmân ettiği gibi, îmân edin’ denildiğinde, ‘biz, hiç akılsızların îmân ettikleri gibi îmân eder miyiz? derler. Biliniz ki akılsızlar onların tâ kendileridir. Ancak (onlar dalâlet ve hüsranda olmaları sebebiyle bunu) bilmezler.(Bu münâfıklar) mü’minlerle karşılaştıklarında ‘biz de (sizin gibi) îmân ettik’ derler. Şeytanları (liderleri) ile başbaşa kaldıklarında ise ‘biz sizinle beraberiz, biz onlarla (mü’minlerle) sadece alay ediyoruz’ derler. Hakikatte Allah onlarla alay eder ve azgınlıklarında onlara mühlet verir.Bu yüzden onlar, bir süre başıboş dolaşırlar.O münâfıklar, hidâyete (îmâna) karşılık dalâleti (küfrü) satın alanlardır. Ancak onların ticâreti kazançlı olmamış, kendileri de doğru yolu bulamamışlardır.”[1]
“Münâfıklar (zanlarınca) Allah’ı kandırmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların hilelerini başlarına geçirir.Onlar namaza kalktıklarında, üşenerek kalkarlar. Namazlarıyla insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı da pek az anarlar. Onlar, küfürle îmân arasında şaşkın bir şekilde bocalarlar. Ne mü’minlere, ne de kâfirlere bağlıdırlar. Allah, kimi(n kalbini îmândan) saptırırsa (hidâyetten alıkoyarsa), artık ona bir kurtuluş yolu bulamazsın.”[2]
İnat ve İstikbâr (Hakka Karşı Büyüklenme) Küfrü Ne Demektir?
Hakkı
Nitekim Allah Teâlâ onun hakkında şöyle buyurmaktadır:
"(Ey Muhammed!) Hani biz meleklere; (fazîletini göstermek için) Âdem’e secde edin, dedik.İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler.O secde etmekten kaçındı ve büyüklük tasladı. Böylece kâfirlerden oldu." [3]
İblisin Allah Teâlâ'nın secde etme emrini verdiğini inkâr ve kabul etmemesi imkânı yoktur. O, Allah Teâlâ'nın emrine itiraz etti ve bu emri verenin hikmet ve adâletine dil uzatarak şöyle dedi:
"(Ey Muhammed!) Hani biz meleklere; (fazîletini göstermek için) Âdem’e secde edin, dedik. İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O secde etmekten kaçındı: Ben bir çamur (parçası) olarak yarattığın kişiye secde eder miyim? dedi."[4]
"Ben kuru bir çamurdan, değişmiş ve şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir beşere secde edecek değilim."[5]
"Ben ondan daha hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."[6]
Cuhûd (İnkâr) Küfrünün Mâhiyeti Nedir?
İçten içe hakkı bilip tanımakla birlikte açıktan açığa hakkı gizlemek ve ona itaat etmemekle ortaya çıkan bir küfürdür.
Firavun ve kavminin, Musa -aleyhisselâm-'ı inkâr etmeleri ve yahudilerin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i inkâr etmeleri gibi.
Allah Teâlâ, Firavun ve kavminin inkârları hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Kendileri de bunlara kalpten inandıkları halde, zulûm ve kibirlerinden onları inkâr ettiler.(Ey Peygamber! Allah'ın âyetlerini inkâr ederek yeryüzünde) bozgun-culuk yapanların sonlarının nice olduğuna bir bak!"[7]
Yahudiler hakkında da şöyle buyurmaktadır:
"İşte o tanıdıkları (peygamber) kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Bundan dolayı Allah'ın lâneti, inkârcıların üzerine olmuştur."[8]
Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır:
"Bununla birlikte içlerinden bir grup bilip durdukları halde yine de mutlaka hakkı gizlerler."[9]