জামাআতে নামাজ আদায়
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kişinin bir kimseyle beraber kıldığı namaz, yalnız başına kıldığı namazdan daha güzeldir. İki kişiyle kıldığı namaz, bir kişiyle kıldığı namazdan daha güzeldir. Daha fazla cemaatle kıldığı ise Allah’a daha sevimlidir.”[1]
Cemaatle namaz: Allah’ın her mükellef Müslüman’a farz kıldığı beş vakit namazı kılmak için namaz kılanların toplanarak kıldığı namazdır. Namazda cemaat sayısı arttıkça Allah daha çok sever. Bu yüzden Allah’ın en çok sevdiği yer mescitlerdir. Zira çok sayıda insan namaz için orada bir araya gelir. Bundan dolayı Allah Azze ve Celle cemaatle kılınan namazı tek başına kılınan namazdan yirmi beş derece üstün kılmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki:
“Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan yirmi beş derece üstündür.”[2]
Nitekim Allah Azze ve Celle mescitlere yürüyerek gidip gelmeye, orada namazı beklemeye, ilk safa durmaya ve bunun gibi şeylere bol sevap tayin etmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki:
“Şüphesiz namazdan en çok sevap kazanacak insanlar, uzak mesafelerden camiye yürüyerek gelenlerdir. Namazı imamla birlikte kılmak için bekleyen kimsenin sevabı, namazı tek başına kılıp sonra uyuyan kimseden daha büyüktür.”[3]
Yine şöyle buyurmuştur: “Bir kimse evinde güzelce temizlenir, sonra Allah’ın farzlarından bir farzı yerine getirmek için Allah’ın evlerinden birine giderse, attığı adımlardan her biri bir günahı silip yok eder; diğer adımı da onu bir derece yükseltir.”[4]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem diğer bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Bir kimse evinde farz bir namaza gitmek için güzelce temizlenirse onun ecri; ihramlı hacının ecri gibidir.”[5]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Karanlık gecelerde mescitlere yürüyerek giden kimselere, kıyamet gününde tam bir nura kavuşacaklarını müjdeleyiniz.”[6]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “İnsanlar ezan okumada ve namazda birinci safta bulunmada ne (kadar fazilet) olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur’a çekmek zorunda kalsalardı kur’a çekerlerdi.”[7]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden biriniz, abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde oturduğu müddetçe, melekler kendisine: “Allah’ım! Bunu bağışla, buna merhamet et” diye dua ederler. Sizden biriniz, namaz kendisini yerinde tuttuğu sürece ve ailesine dönmesine sadece namaz engel olduğu sürece, o kişi namazda bulunmaya devam eder.”[8]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize mescitlerde namazdan özellikle de sabah ve yatsı namazlarından ancak münafıkların geri kalacağını açıklamıştır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaza gelmeyenlerin evlerini yakmayı düşünmüştür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki:
“Münafıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne (kadar fazilet) olduğunu bilselerdi, sürünerek de olsa cemaate gelirlerdi.İçimden öyle geçiyor ki, namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. Sonra da bir ateş şulesi alayım, namaza gelmeyen adamların evlerini yakayım”[9]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında cemaat ile namazdan ancak nifakı bilinen münafıklar veya hasta olan geri kalırdı. Hatta hasta olanlar bile iki kişinin omuzlarına dayanarak namaz için mescide gelirdi.
Abdullah b. Mesud radıyallahu anh diyor ki: “Kim yarın Allah ile Müslüman olarak karşılaşmaktan mutluluk duyarsa ezan okunduğunda şu beş vakit namaza devam etsin. Zira o hidayet sünnetlerindendir. Şüphesiz Allah peygamberiniz için hidayet sünnetleri koymuştur. Şayet hepiniz namazı evlerinizde kılsanız, peygamberinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk ettiğiniz zaman da mutlaka saparsınız. Herhangi bir kimse güzelce temizlenir, sonra şu mescitlerden birine doğru çıkarsa mutlaka Allah onun her adımına bir iyilik yazar, bir derecesini yükseltir ve bir de kötülüğünü siler. Biz cemaatle namazdan geri kalanların, ancak nifakı bilinen münafıklardan olduğunu görürdük. Vallahi insan iki kişi arasında; bacakları yerde sürünerek getirilir de safa durdurulurdu”[10]