എല്ലാ വസ്തുക്കളില് നിന്നുമുള്ള ശരണം
Şari (aleyhisselatu ve'sselam) her türlü tehlikelerden koruyan nassları, her türlü mazereti ortadan kaldıracak kadar kati bir şekilde açıklanmıştır.
Allah Teala buyurur ki:
"Allah bir milleti doğru yola eriştirdikten sonra, sakınacakları şeyleri onlara açıklamadıkça, sapıklığa düşür mez." (Tevbe: 9/115)
"Bugün, size dininizi bütünledim üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslamiyeti seçtim." (Maide: 5/3)
"Peygamberlerden sonra, insanların Allah'a karşı bir hüccetleri olmaması için..." (Nisa: 4/165)
"Peygambere düşen sadece apaçık bir şekilde tebliğ etmektir." (Nur: 24/54)
"Şüphesiz bu Kur'an en kavi olana hidayet etmektedir." (İsra: 17/9)
"Kendilerine verilen öğüdü yerine getirmiş olsalardı onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu. O zaman onlara kendi katımızdan büyük bir ecir verir ve onları doğru yola eriştirirdik." (Nisa: 4/66-68)
"Doğrusu size, Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir." (Maide: 5/15)
Ebu Zer der ki:
"Rasûlullah vefat etmişti (Ondan sonra) kanat çırpan her kuş, bize ondan bir ilim hatırlatmıştır."
Sahih-i Müslim'de şöyle rivayet edilir:
"Bazı müşrikler Selman'a: "Peygamberiniz size hela adabına kadar her şeyi öğretmiş, (öyle mi)? diye sordular. O da "Evet" dedi.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizi bembeyaz (bir yol) üzere bıraktım; öyle ki onun gecesi, onun gündüzü gibidir. Benden sonra ancak helak olanlar, yoldan çıkar."
Yine O (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Bıraktığım herbir şey sizi cennete yaklaştırır; ancak sizin çıkardığınız (bidatler) hariç; Bıraktığım herbir şey sizi cehennemden uzaklaştırır; ancak sizin çıkardığınız (bidatler) hariç..."
Yine O (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Allah'ın, gönderdiği her bir peygamber üzerinde bir hakkı vardır: Peygamber'in, ümmetine, hayır olarak öğrettiği şeylere delalet etmesi ve onlara şer olarak öğrettiği şeylerden onları yasaklaması."
Bu cümlenin tafsilatı, araştırmak, üzerinde derinlemesine düşünmek, tefekkür etmek ve Kitap'ın, Sünnet'in bu meselelerle ilgili bilgisine istekli olmakla bilinir.
Kim bu konuda istekli olursa, Kur'an ve Sünnet'te bu meselelerle ilgili, her türlü özürü ortadan kaldıran kesin nasslar bulur ki onlarda tam bir "hidayet", "beyan" ve "şifa" vardır.
Bu iki şeyle olur:
1 - Kitap ve Sünnetin manalarını bilmek.
2 - Şu ihtilaf eden kimselerin konuştuğu lafızların anlamlarını bilmek.
Ancak bu sayede münezzel Kitap'ın manalarıyla "Usulu'ddin"e dalmış olanların kastettikleri manalar arasında bir kıyaslama olabilir. Böylece, Kitap'ın insanlar arasında çıkan ihtilaflarda hakim olduğu ortaya çıkar.
Nitekim Allah Teala şöyle buyurur:
"İnsanlar bir tek ümmetti. Allah peygamberleri, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düştükleri konularda, aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte hak Kitaplar indirdi." (Bakara: 2/213)
"İhtilaf ettiğimiz bir şeyde, onun hükmü Allah'a aittir." (Şura: 42/10)
"Eğer bir şeyde çekişirseniz, -Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız- onun çözümünü Allah'a ve Peygamber'e bırakın. Bu hayırlı ve sonuç olarak en güzeldir. Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağutun önünde muhakeme olunmalarını isterler. Oysa onları tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa" saptırmak ister. Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve Peygamber'e gelin" dendiği zaman münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün." (Nisa: 3/59-61)