صلاح القلب بالعدل وفساده بالظلم
Adalet, itidal demektir.
İtidal de, kalbin iyileşmesidir (düzgünlüğüdür.)
Zulüm de kalbin bozulmasıdır.
Onun için bütün günahlar aslında kişinin kendi kendine zulmetmesidir.
Zulüm, adaletin zıttıdır. Günah işleyenler kendilerine adaletle davranmayıp zulmetmiş olurlar.
Kalbin iyileşmesi (düzgünlüğü) adaletle, bozulması da zulümle olur.
Kişi kendine zulmederse, aynı zamanda zalim ve mazlum / zulme uğramış olur. Adaletli olduğunda da kendisi hem adaletle davranmış, hem kendisi adil olmuş olur. Amel etmesi de böyledir. Çünkü iyilik veya kötülük olarak amelin sonucu ona döner. (amelin hayır ve şer, karşılığı da kendine gelir.)
Yüce Allah:
"kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir..." (2 Bakara/286) buyurur.
Amelin dış etkisinden daha önce yarar, zarar, düzelme şeklinde kalp üzerinde etkisi vardır. Kişinin salah bulması / düzelmesi, kendisine adalet yapması, bozulması da zulümdür. Yüce Allah:
"Kim yararlı iş işlerse kendi lehinedir; kim de kötülük işlerse kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara karşı zalim değildir." (41 Fussilet/46)
"İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir." (17 İsra/7) buyurur.
Seleften bazısı şöyle der:
İyilik işlemek (hasene); kalbe ışık / nur, yüze aydınlık, rızıkta bolluk, genişlik, bedene güç verir ve halkın gönlünde sevilme sağlar.
Kötülük işlemek de (seyyie); kalbe karanlık, yüzde kararma, bedende gevşeme, rızıkta daralma verir ve halkın gönlünde nefretle karşılanma sağlar.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"...Herkes kazancına bağlı bir rehin'dir." (52 Tûr/21)
"Herkes elde ettiğine karşılık rehindir. (74 Müddessir/38)
"Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Kur'an ile öğüt ver ki, bir kimse kazandığıyla helake düşmeye görsün, o takdirde Allah'dan başka ona ne bir yardımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur; her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz. Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır. İnkar etmelerinden dolayı kızgın içecek ve can yakıcı azap onlaradır." (6 Enam/70).
Ayette geçen "Tubsele" fiili, rehin kalması, alıkonulması ve esir alınması anlamındadır.
Vücut hastalığından iyileştiği zaman, morali düzelmiş ve kendine gelmiş denir. Hastalık da moralin ve dengenin bozulmasıdır.
Kalbin dengeli ve sağlıklı olması, adaletli olmasında olduğu gibi, hastalıklı olması da zulüm, sapma ve bozulmasındadır.
Halbuki salt ve katışıksız itidali elde etmek mümkün değildir. Onun için derece derece itidal vardır.
Her şeyde katışıksız salt adalet, bilgi ve pratik (ilim ve amel) olarak çok zor olup derece derece olur. Onun için bu daha iyidir, denir.
Selefin yoluna da: "en iyi / ideal (örnek alınması gereken en adaletli / itidalli) yol" denir.
Allah Teala buyuruyor:
"Adil hareket etmeye ne kadar uğraşsanız, kadınlar arasında eşitlik yapamayacaksınız, bari bir tarafa tamamen meyletmeyin ki diğerini askıdaymış gibi bırakmış olmayasınız. İşleri düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder." (4 Nisa/129)
"Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır" (6 Enam/152)
Allah, insanlar adaleti yerine getirsin diye peygamberleri göndermiş ve kitapları indirmiştir.
En büyük adalet,
- hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnız Allah'a ibadet etmektir,
- insanların haklarına riayet etmektir,
- kişinin kendisine karşı adaletli olmasıdır.
Zulüm, üç çeşittir; Hepsi de kabin hastalıklarındandır.
Adalet, kalbin sağlıklı ve iyi olmasıdır.
Ahmed b. Hanbel halktan birine:
"Sağlam olursan, hiçbir kimseden korkmazsın" der. Yani yaratılandan duyduğun korku, şirk ve günahlar gibi kalbindeki hastalıktan dolayıdır.