هل النبي صلى الله عليه وسلم يخطئ؟
Hamd, yalnızca Allah’adır. Sal t ve sel m da Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’edir.
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- de peygamberlerden birisidir. Peygamberler, el ilik g reviyle g revlendirildikten sonra Allah Te l ’ya karşı gelmek amacıyla g nah adına hi bir şey işlememişlerdir.Bu, m sl manların zerinde ittifak ettikleri bir g r şt r. Peygamberler, k k g nahlardan değil de b y k g nahlardan m sumdurlar.
Nitekim Şeyhul-İsl m İbn-i Teymiyye -Allah ondan r zı olsun- bu konuda ş yle demiştir:
"Hi ş phesiz ki peygamberlerin, k k g nahlardan değil de b y k g nahlardan m sum olduklarını s ylemek, İsl m limlerinin oğunluğu ve b t n t ifelerin g r ş d r... Bu, aynı zamanda tefsir, hadis ve fıkıh limlerinin oğunluğunun g r ş d r.Hatta ilk m sl manlardan, imamlardan, sah beden, t bi nden ve onlara t bi olanlardan,bu g r şe mutabık (uygun) bir g r şten başka bir g r ş nakledilmemiştir."[1]
Bu konu hakkında İlm Araştırmalar ve Fetv D im Komitesi’ne y neltilen soru ş yledir:
Bazı insanlar ki bunlardan bir kesim de ink rcılardır. Onlar ş yle diyorlar:
Neb ler ve ras ller, hat edebilirler. Yani onlar da diğer insanlar gibi hat ederler. Devamla ş yle diyorlar: Nitekim yapılan ilk hata; dem’in oğlu K b l’in, kardeşi H b l’i ld rmesidir. D v d -aleyhissel m-, aralarında h k m vermesi i in kendisine gelen iki melekten birincisini dinlemiş, ikincisinin davasını dinlememişti. Yunus -aleyhissel m- ve kendisini balığın yutması kıssası, Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in Zeyd b. H rise ile olan kıssası.Bu kimseler diyorlar ki: Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in s ylemesi ve ortaya ıkarması gereken bir şeyi i inde gizlemişti.
Yine Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ash bı ile olan kıssasında:
"Sizler, d nya ile ilgili işlerinizde daha iyi bilirsiniz" demesidir.
Bu kimseler yine ş yle diyorlar:
"Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu y nden hata etmiştir."
Yine, Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in g zleri g rmeyen ( m ) sah b ile olan kıssası hakkında şu yetlerin indiğini s ylemişlerdir:
ﮋ ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﮊ [سورة عبس الآيات: ١ – ٣]
"Yanına g rmeyen ( m ) biri geldiği i in y z n ekşitti ve sırtını d nd .(Ey Peygamber!) Ne bilirsin, o belki de alacağı ğ tle arınacaktı."[2]
O halde neb ler ve ras ller ger ekten hata ederler mi? Bu g nahk r kimselere ne ile cevap vermeliyiz?
Bunlara ş yle cevap verilir:
"Evet, neb ler ve ras ller hat ederler. Fakat Allah Te l onların bu hatalarını onaylamaz. Aksine onlara ve onların topluluklarına olan rahmetinden dolayı Allah Te l onlara yaptıkları hataları a ıklar, onların zellelerini affeder, kendisinden bir l t f ve rahmet olarak onların tevbelerini kabul eder. nk Allah ok bağışlayıcı ve ok merhamet edicidir. Nitekim bu soruda zikredilen konular hakkında Kur’an yetlerini dikkatlice inceleyen bir kimse bunu a ık a g r r. dem -aleyhissel m-’ın iki oğlunun olayına gelince, ikisi de peygamberlerden değillerdir.Bununla birlikte Allah Te l , K b l’in kardeşi H b l’i ld rmekle işlediği k t amelini Kur’an’da a ıklamıştır."[3]
-Peygamberlikle g revlendirilmeden nceki durumlarına gelince,İsl m limleri, peygamberlerden bazı k k g nahların s dır olabileceğini, b y k g nahların ve zin ve i ki i mek gibi insanı cehenneme g t ren g nahların onlardan s dır olmayacağını, onların bu b y k g nahlardan m sum (korunmuş) olduklarını s ylemişlerdir.
-Peygamberlikle g revlendirildikten sonraki durumlarına gelince, bu konuda doğru olan g r şe g re, onlardan k k g nahlar s dır olabilir. Fakat Allah Te l , onların bu k k g nahlarını onaylamaz.
Şeyhul-İsl m İbn-i Teymiyye -Allah ondan r zı olsun- bu konuda ş yle demiştir:
" limlerin oğunluğundan nakledilen genel g r ş, peygamberler k k g nahlardan m sum (korunmuş) değillerdir ve Allah Te l , bu k k g nahlardan dolayı onları onaylamamıştır.Yine limlerin oğunluğu, peygamberlerden k k g nahların vuk bulmasının imk nsız olduğunu da s ylemezler. Bu mmette peygamberlerin tartışmasız m sum olduklarını s yleyen ve bunun i in b y k bir s z s yleyen ilk t ife, R fız lerdir. Zir onlar, peygamberlerden unutkanlık, yanılma ve tevil yoluyla bile k k g nahların vuk bulmayacağını s ylemektedirler."[4]
- Peygamberler, Allah Te l ’nın d nini tebliğ konusunda g nahtan korunmuşlardır.
Nitekim Şeyhul-İsl m İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- bu konuda ş yle demiştir:
"Hi ş phesiz peygamberlerin n b vvetine (peygamberliğine) del let eden yetler (mucizeler),onların Allah -azze ve celle-’den haber verdikleri konularda m sum olduklarına del let etmiştir.Onların haber verdikleri şeyler, haktan başka bir şey değildir. İşte, peygamberliğin anlamı budur. Peygamberlerin haber verdiği şeyler, Allah Te l ’nın peygambere gaybtan haber verdiğini, peygamberin de insanlara gayptan haber verdiğini ras l n insanlararı d vet etmeyi ve Rabbinin el ilik g revini onlara tebliğ etmeyi i erir."[5]
Bilmeden işledikleri hatalara gelince, bu yolludur:
-D nya ile ilgili işlerde hata etmeleri.
Bu hata vuk bulabilir.Nitekim Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den bu hat vuk bulmuştur. O -sallallahu aleyhi ve sellem-, ziraat, tıb, marangozluk ve buna benzer d nya ile ilgili işlerde diğer insanlar gibidir. nk Allah Te l , peygamber g nderirken: "Ben, size t cc r veya ift i veya marangoz veya doktor g nderdim", dememiştir. Bu gibi d nya ile ilgili işlerde hat etmesi, insanın fıtratındandır.Dolayısıyla bu hat , Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ris letine (el ilik g revine) bir kusur ve leke getirmez.
Nitekim R fi’ b. Had c’ten -Allah ondan r zı olsun- riv yet olunduğuna g re, o ş yle demiştir:
{ قَدِمَ نَبِيُّ اللَّهِ - صلى الله عليه وسلم - الْمَدِينَةَ وَهُمْ يَأْبُرُونَ النَّخْلَ، يَقُولُونَ يُلَقِّحُونَ النَّخْلَ. فَقَالَ: مَا تَصْنَعُونَ؟ قَالُوا: كُنَّا نَصْنَعُهُ، قَالَ: لَعَلَّكُمْ لَوْ لَمْ تَفْعَلُوا كَانَ خَيْرًا، فَتَرَكُوهُ فَنَفَضَتْ أَوْ فَنَقَصَتْ، قَالَ: فَذَكَرُوا ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ: إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ، إِذَا أَمَرْتُكُمْ بِشَيْءٍ مِنْ دِينِكُمْ فَخُذُوا بِهِ وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِشَيْءٍ مِنْ رَأْيٍ، فَإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ } [ رواه مسلم ]
"Allah’ın peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem- Medine’ye geldiklerinde Medineliler hurma ağa larını erkek ve dişi hurma i ekleri ile aşılıyorlardı. Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onlara: Ne yapıyorsunuz? diye sordu.Onlar: Biz bunu (eskiden beri) yapar dururuz, dediler. Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: Umulur ki siz bunu yapmasaydınız daha hayırlı olurdu, diye buyurdu. Bu s z zerine onlar bu aşılama işini bıraktılar.Sonunda hurma ağa ları meyvelerini silkip d kt ler veya ağa ların hurmaları az mahs l verdi.Bu durumu Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e zikrettiler. Bunun zerine o: Ben ancak (sizin gibi) bir insanım. Ben size d ninizden herhangi bir şeyi emrettiğim zaman onu derhal alıp kabul edin. Size (teşri’ olmak zere değil de d nya işleri ile ilgili olarak) kendi g r ş mden herhangi bir şey ile emredersem, ş phe yok ki ben de ancak bir insanım, buyurdu."[6]
G rd ğ m z gibi Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- d nya ile ilgili bu şeyde hat etmiştir. nk o -sallallahu aleyhi ve sellem-, diğer insanlar gibidir. Fakat o, d n ile ilgili şeylerde bilerek hat yapmaz.
D n ile ilgili şeylerde bilmeden yapılan hat ya gelince, bu konuda limlerin tercih olunan g r ş ne g re, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’den bunun gibi hat vuk bulabilir. Fakat bu, birincisinin aksine bir durumdur.
Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bir mesele arzedilr de o meselede yanında dayanacağı herhangi şer’ bir nas yoksa, kendi g r ş yle ictihad edebilir.Nitekim m sl manlardan bir lim ictihad eder ve ictihadında doğruyu is bet ettirirse, iki ecre sahip olur. Hat eder de doğruyu is bet ettiremezse, bir ecre sahip olur.
Nitekim Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda ş yle buyurmuştur:
{ إِذَا حَكَمَ الْحَاكِمُ فَاجْتَهَدَ ثُمَّ أَصَابَ فَلَهُ أَجْرَانِ، وَإِذَا حَكَمَ فَاجْتَهَدَ ثُمَّ أَخْطَأَ فَلَهُ أَجْرٌ } [ رواه البخاري ومسلم ]
"H kim, h k m vermek istediği zaman ictihad eder, sonra (ictihadında) doğruyu is bet ettirirse, kendisine iki ecir verilir. H kim, h k m vermek istediği zaman ictihad eder, sonra (ictihadında) hat ederse, kendisine bir ecir verilir."[7]
Yine, Bedir savaşında esir alınan esirler kıssasında da Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den bu olay vuk bulmuştur.
Nitekim Enes b. M lik’ten -Allah ondan r zı olsun- riv yet olunduğuna g re, o ş yle demiştir:
{ اسْتَشَارَ رَسُولُ اللَّهِ - صلى الله عليه وسلم - النَّاسَ فِي الْأُسَارَى يَوْمَ بَدْرٍ، فَقَالَ: إِنَّ اللَّهَ - عَزَّ وَجَلَّ - قَدْ أَمْكَنَكُمْ مِنْهُمْ، قَالَ: فَقَامَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ اضْرِبْ أَعْنَاقَهُمْ، قَالَ: فَأَعْرَضَ عَنْهُ النَّبِيُّ - صلى الله عليه وسلم -، قَالَ: ثُمَّ عَادَ رَسُولُ اللَّهِ - صلى الله عليه وسلم - فَقَالَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ! إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَمْكَنَكُمْ مِنْهُمْ، وَإِنَّمَا هُمْ إِخْوَانُكُمْ بِالْأَمْسِ، قَالَ: فَقَامَ عُمَرُ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! اضْرِبْ أَعْنَاقَهُمْ، فَأَعْرَضَ عَنْهُ النَّبِيُّ - صلى الله عليه وسلم -، قَالَ: ثُمَّ عَادَ النَّبِيُّ - صلى الله عليه وسلم - فَقَالَ لِلنَّاسِ مِثْلَ ذَلِكَ، فَقَامَ أَبُو بَكْرٍ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! إِنْ تَرَى أَنْ تَعْفُوَ عَنْهُمْ، وَتَقْبَلَ مِنْهُمْ الْفِدَاءَ؟ قَالَ: فَذَهَبَ عَنْ وَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ - صلى الله عليه وسلم - مَا كَانَ فِيهِ مِنْ الْغَمِّ، قَالَ: فَعَفَا عَنْهُمْ، وَقَبِلَ مِنْهُمْ الْفِدَاءَ، قَالَ: وَأَنْزَلَ اللَّهُ - عَزَّ وَجَلَّ -: ﮋ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ ﯼ ﮊ [ سورة الأنفال الآيات: ٦8 – ٦٩] } [ رواه مسلم ]
"Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Bedir g n esirler konusunda insanlarla (ashabı ile) istişarede bulunup: Ş phesiz ki Allah -azze ve celle-, onlara karşı size g ve kuvvet vermiştir, buyurdu. mer b. Hatt b kalkıp : Ey Allah’ın el isi! Boyunlarını vur, dedi. Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ondan y z n evirdi. Sonra Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem- d n p : Ey insanlar! Ş phesiz ki Allah, onlara karşı size g ve kuvvet vermiştir. Onlar, d n ancak sizin kardeşlerinizdi, buyurdu. mer kalkıp: Ey Allah’ın el isi! Boyunlarını vur, dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ondan y z n evirdi. Sonra d n p insanlara aynı s z s yledi. Ebu Bekir ayağa kalktı ve: Ey Allah’ın el isi! Uygun g r rsen onları affet ve onlardan fidyeyi kabul buyur, dedi. Bunun zerine Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in y z ndeki z nt ve keder belirtileri hemen gitti. Ardından onları affetti ve onlardan fidye aldı. Bunun zerine Allah -azze ve celle- şu yeti indirdi: ’Eğer Allah’ın Levh-i Mahfuz’da yazdığı daha nceki bir h k m olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı size b y k bir azap dokunurdu."[8]
G rd ğ m z gibi bu olayda Ras lullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanında a ık bir nas olmadığı i in ictihad edip ash bı ile istiş re etmiş, dolayısıyla tercihte hat etmiştir.
S nnette ise, bunun benzeri pek azdır.Bu sebeple bizler, neb ler ve ras llerin m sum olduklarına inanmamız,onların Allah Te l ’nın emir ve yasaklarına asla karşı gelmediklerini bilmemiz ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in d nya ile ilgili işlerde hat yaptığını sebep g stererek vahyi tebliğ etme konusunda onu laf s ylemek isteyen kimsenin s z ne son derece dikkat etmemiz gerekir.
Aynı şekilde, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in haber verdiği bazı şer’ h k mlerin, onun kişisel ictihadları olduğunu ve bunların doğru ve yanlış olabileceğini s yleyen sapıkların s zlerine de son derece dikkat etmemiz gerekir.
Bu sapıklar, Allah Te l ’nın şu s z n hi okumazlar mı?
ﮋ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﮊ [ سورة النجم الآيات: ١ – ٥ ]
"O kendi hev ve hevesinden konuşmaz. O, (konuştuğu şeyler) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir."[9]
Allah Te l ’dan, bizi b tıla sapmaktan uzak tutmasını ve bizi sapıklıktan korumasını dileriz.
Yine de en doğrusunu Allah Te l bilir.
[1] Şeyhul-İslam İbn-i Teymiyye, ’Mecm u’l-Fet v ’, cilt: 4, sayfa: 319
[2] Abese S resi: 1-3
[3] Fetv Heyetini oluşturanlar: Aburrezzak Af f , Abdullah b. Ğudeyy n, Abdullah b. Ku d. İlm Araştırmalar ve Fetv D im Komitesi Fetv ları, cilt: 3, sayfa: 194, fetv numarası: 6290
[4] Mecm u’l-Fet v , cilt: 4, sayfa: 320
[5] Şeyhul-İslam İbn-i Teymiyye, ’Mecm u’l-Fet v ’, cilt: 18, sayfa: 7
[6] M slim, hadis no: 6127
[7] Buh r , hadis no: 6919, M slim, hadis no: 1716
[8] Enf l S resi: 67, İmam Ahmed, hadis no: 13143
[9] Necm S resi: 3-4